5 Eylül 2010 Pazar

ZOR

Biliyorum duymak istediklerin bunlar değil
O yüzden zafer saymıştın zamansız gidişini
Öyle ya sen ondokuzunda koca bir kadındın
Oysa ben seni tüm yalanlardan daha çok seviyordum


Hiç sevmedik konuşmayı ve hep susmaların satır aralarına sakladık anlaşılabilmenin hasretini. Korkularımızın gerçek olabilme ihtimaliyle yaşadığımız gel-gitlere feda ettik aslında en güzel yaşanması gereken anlarımızı. Ve fakat sonra yine birbirimizi suçlayıp bu yüzden, istemeye istemeye... ya da bilmeden isteyerek vedalaşmanın zeminini hazırladık “elveda” demeye cesaret edemeden. Ne çok sevmiştim oysa ve belki de ilk kez ne çok sarfetmiştim “seni seviyorum”larımı...

Zor zor kadere emanet ettim seni
Sen benim kördüğümümüm tutamadığım gözyaşım
Zor zor bir daha daha da güvenmek
Bana düşen kabullenmek zor da olsa dönüp gitmek


Nasıl kabullendik, gerçeğin ayırdına nasıl vardık? Çıkmazımızın duvarlarına kaç kez çarptık da kendimize geldik?.. Boynu bükük kabullenmişliğimizle söylemek istediğimiz ne varsa yarım bırakıp yutkunduk, yuttuk isyanımızı. Gelmeyeceğini bildiğimiz başka baharlara bıraktık menekşe rengi yazgımızı. Bir dokunuş mesafesindeyken uçurumlar inşa ettik tenimizin yumuşaklığına, nefesimizin sıcaklığına. Titreyen bacaklarımızda sakladığımız son dermanı kullanıp koyulduk yola. Artık ne sen, ne sana benzeyen...

Bir gün gelir de bir an çokça zamanlardan sonra
Geri dönüp baktığında bilmem anlar mısın
O senin bir anının benim ömrüm olduğunu
Ne çok sevildiğini artık çok geç olduğunu


Okyanusa karışan bir damladan daha azdı belki paylaştığımız an. Tüm bir hayatın tadını, yaşamanın anlamını yüklediğimiz, olmasa eksik kalacak ömrümüzün o tek damlası... Kalın bir romanın en sürükleyici bölümü gibi tekrar tekrar başa dönüp okuduğumuz, ezberimizi tekrarladığımız... takılıp kaldığımız. Her şeye rağmen hiçbir şey yaşamamış olmanın tatlı esintisiyle soğutmaya çalışırken nasıl da harladı küçük kıvılcım ve yangın yeri oldu yüreğim!..

Zor zor kadere emanet ettim seni
Sen benim kördüğümüm tutamadığım gözyaşım
Zor zor bir daha daha da güvenmek
Bana düşen kabullenmek zor da olsa dönüp gitmek


...Çünkü farklıydı sevmelerimiz, isteklerimiz, beklentilerimiz. Birimiz kuytu limanlara özlemle dikmiştik gözümüzü ufuk çizgisine, birimiz anı kaybetmemek için ve yarını düşünmeden atmaya gönüllüydü kendini denize, dalgalara... Ne sen razı edebildin beni yarınlara, ne ben tutup kolundan çekebildim seni sevdama. Şimdi ben, boğulurken kendi rızamla kendi dalgalarımda, bir peri masalının son satırını da noktalıyorum:

Gözden üç damla düştü. Biri sana, biri sana, biri sana...

(Şarkı: ZOR, Nev)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder