6 Eylül 2010 Pazartesi

AYRILIK ZAMANI ŞİMDİ

Ayrılık zamanı... Şimdi bir şehirden gidememekler dolduracak gözpınarlarımızı. Gidenler gittiğine üzülecek, kalanlar gidemediğine isyanla geçirecek günlerini bir süre...

Giderken, dost gülücükler, masum sevda masalları, eskitilmiş kırgınlıklarımız-kızgınlıklarımız olacak heybemizde çoklukla... Ayrılığın son noktasında sallanan eller pişmanlıklarımızı hatırlatacak bize, yeniden. Yeniden pişman olacağız yaptığımız ve yapamadığımız pek çok şey adına...

Veda törenleri -ne kadar kalabalık olursa olsun- hep bir kişi eksik olur ya, o "bir" kişiyi gözleyeceğiz son ana kadar, gelmeyeceğini bile bile. Varlığını yüreğimizde hissediyor olmanın avuntusuyla teselli vereceğiz hazır asker bizden emir bekleyen gözyaşlarımıza.

Film şeridini tekrar tekrar başa sarıp, tekrar tekrar oynatacağız dost bakışlar gözpınarlarımızda yakamozlandıkça.. Dolu dolu ve doya doya yaşanan hen ana-her anıya kanayacak yüreğimiz.Ama her şeye rağmen hiç eksik etmeyeceğiz dudağımızın kıyısındaki buruk tebessümü.

Ayrılık vakitlerinin yapay cümle kuruluşlarıyla oyalanacağız bir süre, acımızı göstermemek için. Kimi "sayılı gün" diyecek, kimi "göz açıp kapayınca...". İhtimal, birileri de "kuş misali işte insan" diyerek ayrılığın tez biteceğini ima edecek, sanki tez bitecek ayrılıklar daha az acıtırmış gibi canımızı...

Ne yapsak, o son veda anını geciktiremeyeceğiz; gerçek bu. O son noktada, boş sözler yerini sıcak ve samimi dokunuşlara bırakacak. İçten sarılmalarda omuzumuz tuzlu hasret selleriyle ıslanırken, kucaklaştığımız kimseyi bırakmak istemeyeceğiz geride...

...Ve gelmeyeceğini bile bile beklediğimiz o son kişi hiç gelmeyecek, biz gideceğiz...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder