23 Eylül 2010 Perşembe

NEDEN 42'DE KALDI?

Üzerinden mebzul miktarda zaman geçtiğine ve herkes biraz daha sağduyulu düşünmeye başladığına göre, artık referandum sonuçlarının tahlili ve "hayır"ların neden yüzde 42'de kaldığını konuşabiliriz.

Öncelikle belirteyim ki, bu 42/58 meselesine takılmıyorum ben. Halkın tercihidir, saygı duyarım. Madem ki demokratik bir ülkeyiz, doğru da olsa yanlış da, ben fikrimi çoğaltana kadar sandıktan çıkan sonucu kabullenirim.

Neden Hayırlar bu oranda kaldı sorusuna gelince...

En başta "siyasi partiler yasası" var. Bir siyasi partide bir zümre delegasyonu ele geçirdikten sonra, geri kalan parti sempatizanları ağızlarıyla kuş tutsalar nafile... Siyasi Partiler yasası'nın üzerine bir de parti tüzüklerini koyunca tam anlamıyla bir "ağalık" düzeni hüküm sürüyor.

Diyeceksiniz ki "aynı sorun AKP'yi bağlamıyor mu?" Evet, bağlıyor elbette; ancak AKP diğer siyasi partilere göre daha yeni bir oluşum olduğu için, henüz köşebaşları tam ele geçirilmiş değil. Bu nedenle parti içi çekişmeler henüz tabanı uzaklaştıracak seviyede değil.

Bir ikincisi; klişe söylemler... Atatürkçülük, laiklik, demokrasi, milliyetçilik... Hepsi önemli şeyler elbette, ancak, söylemlere baktığınız zaman bütün siyasi partiler Atatürkçü, hepsi laik, bayrak aşığı vs... Sürekli temcit pilavı gibi halkın önüne getirilen rejim tehdidi siyasilerin inandırıcılığını yitirmelerine neden oluyor.

Madem böyle bir rejim tehdidi var, biz sizleri bizim yerimize araştırın, önceden görün ve önlem alın diye o meclise gönderdik. AKP rejime karşı bir tehditse neden biriniz Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı yaptı, neden diğeriniz Tayyip Erdoğan'ın meclise girmesine olanak sağladı?

Söyledikleri ve yaptıkları çelişkili olan partiler, kemikleşmiş taban haricinde kararsız ve/veya apolitik halkı ikna etmekte bu nedenle yetersiz kaldılar.

Üçüncü neden; halkın temsilcilerinin halka ulaşamamaları. AKP özellikle kadın kollarıyla kapı kapı gezerken diğer partiler ancak genel başkanları neredeyse orada boy göstermeyi marifet saydılar.

Bir küçük örnek: Üyesi olduğum bir siyasi parti (CHP veya MHP değil d1 gulmesi ) köy çalışması yapıyordu... Çok uzağa değil, İzmir Torbalı'nın yakın köylerinden birine gittik. Adamlar yollarda karşılayıp yollarda uğurladı. Söyledikleri şey çok dikkat çekiciydi: "Allah razı olsun sizlerden. Bir kere Işılay Saygın gelmişti yıllar önce derdimizi dinlemeye, bir de şimdi siz geldiniz..." O köy kahvesinde içtiğimiz bir bardak çaydan sonra şimdi ne zaman memleketi ilgilendiren bir gelişme olsa, bilgi almak ya da destek vermek için köylülerden bir kaçı mutlaka arıyor "ne yapmamız lazım" diye...

Dördüncü neden; yozlaşmış siyaset ve siyasetçiler. Göz önündeki siyasetçilerin büyük bölümü ya bir yolsuzluğa karışmış, ya da yolsuzluğa karışan birilerini kollamış... İktidar değişirse, yeni gelenlerin de çalıp çırpacağına inanan kitle çok büyük. "Bunlar yeterince keselerini doldurdu. Belki bundan sonra memleket için çalışmaya başlarlar" düşüncesi yaygın. Yani bir hırsızı indirip yerine bir başka hırsız koymak istemiyor vatandaş.

Beşinci neden; daha önceki referandum değerlendirmesinde de belirttiğim gibi, neyin oylandığının halka yeterince anlatılamamış olması. Erdoğan, çok güzel bir gerilim politikası uyguladı. Villalardan, gömlek markalarından, boy/soy tartışmalarından hiçbir şey anlatmaya zaman kalmadı. Bu da AKP'nin işine geldi elbette.

Oysa bu bir genel seçim değildi. İktidar partisine vurarak zayıflattığınızda hükümet mi düşecekti? Hayır... Bunun yerine, Erdoğan'ın kasıtlı kışkırtıcılığına kulak asmayıp sadece Anayasa değişikliğinin insanlara ne getirip ne götüreceği anlatılsaydı, sandıktan çıkacak sonucun çok daha farklı olacağına inanıyorum.

CHP'nin referandum billboardlarına bakın: "İşsizsen, hayır", "gençsen, hayır", "ezilensen, hayır"... Hiçbir anlam ifade etmeyen, sadece slogan olsun diye yazılmış sözler.

Oysa hiç birşey yapılmasa, sadece ve sadece birbirinden bağımsız 26 farklı madde için tek bir cevap olamayacağı ve bu nedenle bu paketin tamamen reddedilmesi gerektiği üzerine bir propaganda taktiği oturtulsaydı, hayır oylarında yine hatırı sayılır bir artış sağlanırdı.

Peki madem öyle, bir daha aynı duruma düşmemek için ne yapmak gerekir diye sorarsanız...

Ona da bir sonraki yazımda değineyim d1 gulmesi

1 yorum:

  1. Butun Hayircilar da biliyor ki oylanan Anayasa degisikliklerinin tamami blok olarak Hayir denmemesi gereken degisiklikler. Ozellikle en onem verilen yanlis, olduguna inanilan Anayasa degisiklik maddeleri uzerine yogunlasilmasi gerekiyordu. Digerlerine itirazimiz yok ama bu maddeler Hayir'i hakediyor denmeliydi...K.BESLER

    YanıtlaSil