6 Eylül 2010 Pazartesi

ÖLMEYE YATTIM, BÖLME UYKULARIMI...

Ne kadar sevdiğimin farkına varmadın mı
Ben de sevdim demeye biraz geç kalmadın mı


Karardı gökyüzü... Şimdi her şey bir sis bulutunun ardında gizli... Her şey ve sen, o duvarın ardındaki acı gerçek... Derin nehirlerde boğdum çığlıklarımı, gayya kuyusuna attım bir daha çıkarmamak üzere "seni seviyorum"larımı, karlar yağdırdım anılarıma... Artık ne sen, ne senden gelen... Ölmeye yattım; bölme uykularımı...

Ak düştü saçlarına / Dert girdi yıllarına
Gelmek için yanıma / Biraz geç kalmadın mı


Hangi yılın hangi günüydü o? İlk kaçışın mıydı, yoksa acemi avcı korkusu mu ayaklarını titreten? Gitmeye yetmeyen gücünle dönerken zorlanacağını düşünmeden, kaçamak bir bakışı bile çok gören gururunla neydi acelen? Ve zemheri ayazında dönüşün pişmanlık mı saklıyordu, gizli bir acıma mı?

Gözlerime bakmaya, dizlerimde yatmaya
Pişmanlıklar duymaya, biraz geç kalmadın mı


Eski bir fotoğrafın sepya rengi üzerindeki tek damlada gizli bütün yaşanan ve yaşan(a)mayanlar... Sol göğsümdeki müzmin boşluk, ellerimi yakan soğukluk, gözbebeğime gölgesi düşen yalnızlık ve şimdilerde kurumuş bir ağacın üstünde oyulmuş iki anlamsız harf, bir yaralı kalp... Şimdi uzaklardan duyuluyor çoktan kaçırılmış bir vapurun düdüğü...

Ak düştü saçlarına / Dert girdi yıllarına
Gelmek için yanıma / Biraz geç kalmadın mı


Oysa bir gökkuşağıydı hayat... En az siyah vardı, en çok da umut... Keşfedilmemiş renklerin hayaliyle daldığımız uykuların güzelliği geç bıraktı belki de her şeye ve yakalayamadık bize ait hiçbir şeyi... Mutlu sonların filmlere özgü olduğunu, sonlar mutluluğu vaadetse bile aslolanın sonsuzluğa karışmak olduğunu öğreneli kırk yaz geçti. Mutlu ya da mutsuz; şimdi bu "son" baharda ne senin halin var kaçanı yakalamaya, ne benim tekrarı tekrar yaşamaya mecalim...

Oyun bitti... sen-ben sıfır noktasında, hayat yine hükmen galip!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder