20 Eylül 2010 Pazartesi

KİME NİYET

Yaşı ortanın üzerinde olanlar hatırlayacaktır; o zamanlarda küçükleri öcüyle korkuturlardı, büyükleri komünizmle...
Komünizmle yatıp komünizmle kalkardık. Hani birden gelip de hazırlıksız yakalamasın diye, çayı ikramı eksik etmez duruma gelmiştik evlerden. Sürekli bir teyakkuz durumu:
- Komünizm geliyormuş...
- Nerden belli?
- Bizim kahveci Rıza görmüş.
- ?!?!?!..
O günlerde, komünizmin kötülüklerinden bahsedip bizleri korumak için kendilerine durumdan vazife çıkaran muhterem büyüklerimiz, komünizme yakıştırdıkları ne kadar kötülük varsa hepsini yaşattılar bizlere sağolsunlar.
Yokluk, yoksulluk, şiddet, baskı, zulüm... Bir tüpgaz almak için 2 ay kuyrukta beklediğiniz olurdu, şeker için en az 15 gün... Aile kalabalık değilse, kuyruklara adam yetişmezdi.
Sağcıysanız solcudan, solcuysanız sağcıdan dayak yerdiniz, üstüne bir de durum karakola intikal ederse polisten...
“Petrol vardı da biz mi içtik?” diyordu bir büyüğümüz o zamanlar. Olsa içerdi elbet. Kendi olmasa bile yeğeni... Petrol olmadığı için çalışmazdı koca koca iş makinaları. Makinalar çalışmadığı için iş olmazdı, iş olmadığı için para...
Tüm bunlardan şikayet etmeye kalkarsan,
- Aman ha... Komünizm gelir yoksa!..
- ?!?!?!?!...
Komünizm gelmesin diye sustuk hep. Ölümü gösterip sıtmaya razı etme taktiğiyle kimileri havuduyla götürdü deveyi, bizler evimizde bekledik komünizmi hazırlıksız yakalanmayalım diye...
Sonra bir gün kapısı çaldı gariban vatandaşın. Ailecek çeki düzen verdiler kendilerine komünizm geldiyse ayıp olmasın diye. Aile reisi koşa koşa gitti kapının yamacına:
- Kim o?
- Darbe!..
- ?!?!?!...

*** ***

30 yıl... Neredeyse...
30 yıl öncesinin komünizm hikayesi tutmamıştı. Bu günün büyükleri biraz değiştirerek benzer hikayeyi sürüyorlar önümüze uykudan önce...
- Darbe geliyormuş...
- Nerden belli?
- Bizim kahveci Rıza görmüş.
- ?!?!?!...
Bu seferkiler daha akıllı... Belgesiz konuşmuyor. Yoksa da ne gam, kendi belgeni kendin hazırla. Pazarda hazırları da var zaten, kampanyalı; 3 belge alana bir mühimmat bedava...
Meşhur fıkrayı anımsatıyor içinde bulunduğumuz durum bana:
Yaşlı adam TV karşısında magazin programı izlerken kıpırdanmaya başlamış, sonra dönmüş karısına “hanım suyu koy ocağa; olursa olur, olmazsa çay yaparız” demiş...
Şimdikiler de böyle..
- Paşa belgeyi hazırla, olursa olur, olmazsa çay yaparız...
- ?!?!?!...
Belge istenen Paşa da paşa paşa hazırlıyor darbenin fizibilitesini en ince detayına kadar. Sonra da başka kimse çalmasın diye imzasını atıyor altına. Şimdiye kadar çıkmadı ama, “bu darbe belgesi falancaya aittir” diye noterden onaylatanı da çıkarsa şaşırmam.
Gülmeyin... Koskoca istihbarat daire başkanlığı yapmış adam gömdüğü silahların krokisini aleni olarak çizip üstüne bir de masasının üstünde bırakıyorsa, darbeye niyetlenen bir albay nasıl yapacağını rapor haline getirip bir de fotokopilerini sağa sola dağıtıyorsa artık herkesten her şeyi bekleyebiliriz demektir.
Şifreden, gizlilikten bihaber insanlar örgüt kuracak, darbe yapacak ha?..
Benim 8 yaşındaki kızım kendi günlüğünü bu darbecilerden daha iyi gizliyor, inanın.
Olmayan belgeler, kağıt üstü karalamalar, kahve köşesi muhabbetlerine benzeyen ifadelere dayanarak insanlar yaka paça evlerinden götürülüyor. Doktorlar, gazeteciler, askerler, asker emeklileri, proflar, rektörler...
Tam adil yargı, geç kalan hukuğun hukuksuzluğundan bahsedecek olursunuz,
- Aman ha... Darbe gelir yoksa!..
- ?!?!?!...
Adaletin bile gözünü açtılar biliyorsunuz. Artık o da tarafsız değil. Bakıyor karşısına gelen sanığa, tanığa... hangisi kelli felliyse ona göre hükmünü veriyor.
Bizler hala bekliyoruz, darbe gelsin de kapımızı çalsın diye.
Hiç farkında değiliz; kapıda askeri darbe beklerken, darbenin en sivili pencereden girmiş evimizi talan ediyor.
Biz ise tv karşısında magazin programı izleyerek geçiriyoruz zamanı...
- Hanım suyu koy, olursa olur...
- ?!?!?!...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder