27 Eylül 2010 Pazartesi

ADIN BENDE SAKLI... ADIN BENDEN SAKLI!..

Ruhu dinlendiren bir fon müziği eşliğinde dans ediyor yüzün. Biraz utangaç, biraz heyecanlı en çok da gizlemeye çalıştığın belli belirsiz bir hüzün sıkışıyor sözlerin arasına. Gülüyorsun, ama biliyorum; içini acıtıyor anlattıkların.

Gülüyorsun. Bir anlatıp iki, iki anlatıp üç, beş... inadına ve ısrarla sarıldığını ispat etmek ister gibi. Hayatı dibine kadar, her şeyiyle yaşayabileceğini kanıtlamak için gülüyorsun.

Yorgunluk akıyor gözlerinden, görmüyorsun. Alkollü zamanların esrik boşvermişliğine yatırsan da ruhunu, dinmiyor, dinlenemiyorsun. Hep diken üstünde, hep ikircikli, hep tetikte ve hep kalınca bir zırhın ardında bekliyorsun.

Bekliyorsun. Kimi ya da neyi olduğu önemli değil. Geldiğinde bileceksin, takılıp peşine gideceksin. Bir düş, bir öpüş, bir iç çekiş ya da bir hiç... "Hiç"ten biraz fazlasını bulma umuduyla bekliyorsun.

Saçının perçemine takılıyor umut. Elinle taraklayıp bakıyorsun, elinin boşluğunda boğuyorsun. Umudu unutuyorsun.

Eski zamanlardan kalma bir aryanın çığlığında yankılanıyor adın.

Bekliyorum, gelmiyorsun.

Bekliyorsun, gülmüyorsun...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder