Usta...
Sen bu milleti tanıyamamışsın daha...
Biz 'çimlere basmayınız' yazısını görünce yeşile dalan, 'denize girmek tehlikeli ve yasaktır' tabelasının önünden çivileme atlayan bir ırkın efradıyız...
Hani gözümüzün önünde deveyi havuduyla götürseler ses etmeyiz de, metro istasyonunda sigara içmeyin diye uyaran güvenlik görevlisine cümbür cemaat dalarız.
"Yasaklamak yasaktır" deseler; ona bile karşı çıkar, kendi yasağımızı kendimiz koyarız be Usta...
Daha öncesinden kaç kez tecrübe ettin, hala şansını zorluyorsun.
Taksim'e girilmez dedin mesela, günlerce Gezi'de yattı kalktı, 'her yer Taksim' deyip sokakları arşınladı insanlar; gencecik fidanları kırdın, kopardın da başaramadın...
TV kanallarını kapattın, aydınları susturmak için Silivri'de, Hasdal'da onlarca hayatı kararttın; sen 'bir' susturduysan yerine 'bin' geldi, anlayamadın...
Hele ki bilim ve teknoloji çağında, interneti yasakla yenebileceğini hangi danışmanın akıl verdi bilmem ama, bence bundan sonraki ilk yasağın, danışmanlarına danışmayı yasaklamak olsun Usta...
***
Bak Usta...
Keser dönüyor, sap dönüyor, maalesef gün gelince yanlış hesap da Bağdat'tan dönüyor.
Sen zamanında CeHaPe için, MeHaPe için hazırlanmış komplolara mal bulmuş mağribi gibi sarılmasaydın...
Montajlanmış tapelerle, sahte konuşma kayıtlarıyla tutuklanan insanların hakkını korusaydın...
Hani o meşhur balkon konuşmandaki gibi 'yüzde ellinin değil, herkesin başbakanı' olabilseydin...
Bugün sosyal medya üzerinden servis edilen videolardan, ses kayıtlarından korkmana gerek kalmazdı.
Sen göz yumdun, onlar yol yaptı, ucu sana dokundu...
***
'Tek adam' olmak zordur Usta...
Herkesin harcı değildir...
Etrafını saran yağcılardan ve yağ tabakasından gerçekleri göremez hale gelirsin.
Seni peygamber, haşa Allah ilan ederler; inanırsın.
Hadi büyükler şöyle dursun, 'küçük dağları ben yarattım' havasına bürünüverirsin.
Hah, işte tam da bu sırada köpeğine 'kışt' dediğin biri çıkar, o küçük dağları bir bir başına yıkar be Usta...
Sen 'tek adam' olduğunu düşünürken aslında 'kimlerin adamı' olduğunu farkedersin, çırpınıp kurtulmaya çalışırsın ama nafile; ipleri çok sağlam ele geçirmiştir birileri...
Kimse bilmesin, kimse duymasın istersin...
Çoluğun çocuğun, eşin dostun zarar görmesin diye çırpınırsın...
Bu bataktan kurtulmaya çalıştıkça dibe gömülen 'tek adam' olursun Usta...
***
Nasıl ki "türban" yasağı seni bu milletin başına getirdiyse, koyduğun yasaklar da götürür Usta, aman diyeyim...
Twitter değil mesele...
Yasak mağduru bir zihniyetin yasakların uygulayıcısı durumuna gelmesidir esas sorun.
Yasalardan aldığın gücü yasaklarla pekiştirmeye kalktığında...
Kazımaya kalkarken kazınırsın Usta...
(Bülent PINARBAŞI)
21 Mart 2014 Cuma
1 Mart 2014 Cumartesi
7 Ocak 2014 Salı
Bu halkın diliyse halk nece konuşuyor?
Hani her gün
bir başka kuruma, kuruluşa, devlete, devlet adamına ayar vermeye kalkmasa,
aklımıza bile gelmeyecekti...
Aktif
siyasette söz sahibi olduğu günden bu yana yaptığı gafları art arda dizsek, o
anlata anlata bitiremediği bölünmüş yolların uzunluğu solda sıfır kalıyor.
Neler demedi
ki?.. Tabii “insanın fikri neyse zikri de odur” ilkesinden yola çıkarak bu
fikir-zikir tutarlılığı konusunda hayranlık duymamak elde değil.
“Ananı da al
git”, “senin çocuğun da işsiz kalsın, ne yapalım” gibi irticalen söylenmişleri
Kasımpaşa usulü dil sürçmesi kabul edip listeye dahil etmesek de, geri kalanlar
yenir yutulur cinsten değil.
Merdi kıpti,
secaat arzederken sirkatin söylermiş. Peki bizim sayın Başbakanımız neler
söylemiş?..
Mesela demiş
ki zamanın birinde “elhamdülillah şeriatçiyiz”... Yılbaşına karşı olduğunu,
İstanbu’u Medine yapmak istediğini de söylemiş. Tabii sorduğunuzda, medine gibi
“medeni” bir şehir yapmaktan söz ettiğini iddia ediyor. Biz de inanıyoruz.
Daha başka
neler söylemiş gelin şöyle bir küçük hafıza turu yapalım isterseniz:
“Ata’ya saygı
duruşunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok”
“Her 10
kasım’da yaygara kopartılıyor”
“Sadece
imamlar resmi nikah kıysın”
“Ben
İstanbul’un imamıyım”
“Mayo reklamı
şehvet sömürüsüdür”
“Milli piyango
zulümdür” (Başbakanlığı döneminde bu zulümü süper loto vb. ile katlamıştır)
“Taksim’deki
caminin temelini inşallah atacağız”
“Cumhurbaşkanının
imam hatipli olacağı günler yakındır”
"Türkiye kendine din olarak kemalizm'i almış ve
başka hiçbir dine hayat hakkı tanımayarak kitlelere zorla dikte
ettirmiştir..."
“Camiler kışla, minareler süngü, kubbeler miğfer,
müminler askerimizdir”
“Demokrasi bizim için bir tramvaydır. İstediğimiz durağa
gelince ineriz” (İleri demokrasinin belirtilerini taa o zamandan vermiş)
"Yolumuzun ortasında inek oturmuş, yolumuzu
kapatıyor, menzile ulaşmamızı engelliyor. ineği önümüzden önce lafla, usul
usul, sonra evelallah sizlerin yardımıyla, artık nasıl olursa, nasıl denk
gelirse kaldıracağız."(İnek olarak tarif edilen şeyin laik cumhuriyet ve
Atatürk devrimleri olduğunu söylememe gerek varmı?)
“Hem laik hem
müslüman olunmaz. Ya müslüman olacaksın, ya laik..”
“Referansımız
islamdır. Tek hedefimiz İslam devletidir”
“29 Zilkade
1421” (Oğlunun nikah davetiyesinde tarihi Hicri takvimle yazıyor)
“1.5 milyarlık
islam alemi, Müslüman milletimizin ayağa kalkmasını sabırsızlıkla bekliyor.
Kalkacağız, bu ayaklanma başlayacak. Işıkları göründü, Allah’ın izniyle kıyam
başlayacak”
“Egemenlik
kayıtsız şartsız milletindir lafı koskoca bir yalan. Egemenlik kayıtsız şartsız
Allah’ındır”
“Kaptıkaçtı,
maptıkaçtı anayasayı hazırlıyorlar, adamlar ayık kafayla hazırlamıyorlar
bunu...”
“Yahu bu
milletin bütünlüğü ‘ne muttlu Türküm diyene’ ifadesiyle sağlanır mı? 30’u aşkın
etnik grubu ümmet düşüncesiyle bir arada tuttu Osmanlı. Biz de öyle
yapacağız...”
“Bir
tutturmuşlar laiklik elden gidiyor diye. Millet isterse gidecek tabii...”
“Biz hazmettire
hazmettire geliyoruz Allah’ın izniyle... Bu çalışmalarımız senaryoyu değiştirme
çalışmalarıdır. Biz onun için geliyoruz”
“Biz Kemalist
düzenin koruyucusu olamayız, bu mümkün değil...”
“Türkiye’yi
pazarlıyorum. Bizim için verilecek para önemlidir. Her şeyi pazarlar satarız,
parayı veren düdüğü çalar”
“PKK’nın
cenaze töreninde bayrağını açması da, F-16’ların alçaktan uçması da yanlış”
(Yani PKK ile TSK aynı kefede, çaktınız siz onu...)
“Ben
müslümanım diyenin aynı zamanda ben laikim demesi mümkün değil”
“Sana mı kaldı
türban konusunda karar vermek? Bu ulemanın işidir. Ulema ne derse o olur”
(Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine ayar veriyor)
“Efendi sen
kim oluyorsun? Buna mecelle karar verir” (Burada da yine türban konusunda, bu
kez Danıştay’a fırça kayıyor)
...
Bütün bunların
yanında bir de hasmına kavgada söylenmeyecek argo incilerimiz var ki, 18 yaş
altı kardeşlerimizin de okuyabileceğini göz önünde bulundurarak yazımızda yer
vermiyoruz.
Tabii buna da
mazereti var sayın Başbakanımızın... Diyordu ki “Ben halkımın dilini
konuşuyorum. Halkımın dili argoysa, ben argo konuşurum. Beni gaza getirmeye
çalışıyorlar...”
Bu geçerli
mazereti beyan ettiği gün, katıldığı bir ilçe kongresinde söz İmam Hatip
liselerine gelince, halkının dilini kullanmaya devam ediyor sayın Erdoğan:
“Sanki meslek liselerinin hepsi İHl’li anasını satayım...”
Şimdi bunları
niye yazdık?
Malum cemre
düştü, ülke seçim havasına giriyor...
Çok yakında partisinin
belediye başkanı namzetlerine destek vermek için meydanlarda arz-ı endam eyleyecek
yine Sayın Başbakanımız.
Dün
söylediklerini tekrar hatırlayalım ki, yarın söyleyecekleriyle karşılaştırma
fırsatı bulup performansındaki gelişmeyi “takdir” edebilelim...
Vekili
olduğunuz millet, anasını da aldı yeni incilerinizi sabırsızlıkla bekliyor Sayın
Başbakanım!..
6 Ocak 2014 Pazartesi
İTİRAZ EDİYORUM
Gezi ruhunu anlamayan, ancak her fırsatta alkışlayıp anlamış gibi yapanların da takkesi düştü, kel göründü...
Var olan siyahi zihniyete ve politik kokuşmuşluğa bir başkaldırı olan Gezi, şu anki haliyle bütün partileri, bütün sendikaları, demokratik kitle örgütlerini reddetmişti aslında. Çünkü hiçbiri halkı, Gezi için meydanlarda ölümü göze alan, yaralanan, biber gazına ve tomanın suyuna göğüs geren milyonları temsil etmiyordu. Sonrasında zafer nidaları ortalığı doldurdu. Çünkü iktidarından muhalefetine, yaşlısından gencine herkes "anladık" diyordu. Herkesin diline pelesenk oldu meşhur "Gezi Ruhu"...
...Ve yerel seçimler kapıya dayandı, ruh muh kalmadı ortalıkta!
Ne seçim sisteminin, ne sisteme dahil örgütlerin, ne siyasetin ne de siyasetçilerin düzelmiş bir görüntüsü yok çünkü...
Tas?.. aynı.
Hamam?.. Aynı.
Hani gençlere ve kadınlara öncelik tanınacak, halkın sesine kular verilecekti ya...
Açın avucunuzu, başlayın yalamaya...
Bu sözü söyleyen kime sorsanız kendi makamı hariç söylemiş. Kime sorsanız kendi aday olmazsa, kendi seçilmezse memleket elden gidiyor.
Yani herkes diyor ki "bana dokunmayın, ötekiler gidebilir"
İki dönem hizmet veren üçüncü dönemi zorluyor. neden? Yerine daha iyisi yokmuş.
Peki sormazlar mı "bu kadar zaman kendi yerine bir veliaht neden yetiştirmedin" diye? Sormazlar mı "senin döneminde palazlananların başını neden ezdin" diye?..
Sormazlar... Bu güne kadar sormamışlar ki devranı çarkı istedikleri gibi döndürebilmişler...
Artık korkulardan sıyrılıp bu çarka çomak sokmanın zamanı gelmedi mi?..
"Çantada keklik" olmak zorunda mıyız?
Hiç alternatif yoksa "boş oy" da bir alternatif olamaz mı?..
Kötünün iyisini seçerek kötü yönetilmeye mahkum muyuz?..
Bize, halkın sesine kulak tıkayanlara kulak asmak mecburiyetinde miyiz?..
....
"Oyları bölmeyin", "onların ekmeğine yağ sürmeyin" diyenler; bölünmemek, rakibin ekmeğine yağ sürmemek için ne yaptı ki bizlerden bunu isteme hakkını kendisinde görüyor?..
Daha kaç dönem, sadece iktidara yaramasın diye beğenmediğimiz, istemediğimiz, bizim seçmediğimiz insanlara oy verip sonrasında başımızı taşlara vuracağız?..
***
İTİRAZ EDİYORUM!
YENİ SİYASETÇİLER VE YENİ BİR SİYASET ANLAYIŞI HAKİM OLANA KADAR "BOŞ OY" VERİYORUM...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)