11 Ekim 2010 Pazartesi

ŞU BİZİM ERMENİ MESELESİ

1926 yılında basılan Büyük Sovyet Ansiklopedisi'nin üçüncü cildinde bizleri çok yakından ilgilendiren bir yazı yayımlandı. V. Gurko-Kryajin imzasıyla yer alan metnin başlığı "Ermeni Sorunu" idi. Söz konusu yazının Türkçe çevirisi 1998 yılında Aydınlık, 2005 yılında da Berfin Bahar Dergisi'nde yer almıştır. Bizler için önemi ise, henüz olaylar sıcakken ve tarafsız bir kalem tarafından yazılmasından kaynaklanmakta. 

Bu metne göre; Ermeni sorunu, büyük devletlerin Türkiye'nin zayıflatılması ve daha kolay sömürgeleştirilmesi arzusuyla ortaya çıkıyor. Oysa o yıllarda Türkiye Ermenileri'nden çiftçilikle geçinen Doğu Anadolu'dakiler haricinde sıkıntısı olan yok. O bölgedeki sorun ise, hızlı nüfus artışıyla yerleşik hayata geçen ve dağlık bölgelerde topraksızlık nedeniyle Ermeni çiftçileri göçe zorlayan, topraklarına el koyan Kürtlerden kaynaklanıyor. Kürtlerle kan davasına dönüşen, katliamlara yol açan bu tablo, durumdan vazife çıkaran Rusya ve Rusya'nın bölgedeki nüfuzundan rahatsız olan İngiltere'nin de müdahil olmasıyla içinden çıkılmaz şekle bürünüyor. 

Ancak; Rusya'nın desteğini çekmesiyle İngiltere de Ermenileri bırakmış, Türkiye Ermenileri için zor günler başlamıştır. Özellikle 1890'lı yıllarda Kürtlerin baskısının artması neticesinde Rusya'da kurulan Hınçak ve Taşnaksütyun partileri Türkiye'ye propagandist ve ajitatörler göndermiş, gerilla grupları oluşturmuştur. Ermenilerin bu gerilla hareketine ise Türk hükümeti çok sert yanıt verdi. Batı ülkeleri bu olaylara mesafeli yaklaşmasıyla diğer ülkelerden beklediği desteği bulamayan Taşnaksütyun partisi, bu kez Osmanlı İmparatorluğunun muhalif partileriyle 1907 yılında Paris'te bır dizi kongre yaptı ve bu kongrelerde devleti devirme planı kabul edildi. 

Bir dizi görüşmeden sonra Ermeniler Rusya'nın da baskısıyla 1914 yılında Doğu Anadolu bölgesinde reform yapılmasını öngören bir anlaşmayı Türklere imzalatmayı başardı. Buna göre Ermeniler geniş bir özgürlüğe kavuşuyor, yönetimde, dilde, askerlik ve diğer alanlarda bu reformların büyük ülkelerin kontrolü altında yapılması gerekiyordu, özellikle Rusya'nın. Ancak, akabinde başlayan 1. Dünya Savaşı ile Rusya kendi derdine düşünce, bu desteği kaybeden Ermenilerin durumu daha kötüleşti. Ama 'Büyük Ermenistan' hayallerinden vazgeçmeyen Ermeniler Türk ordusundan kaçan askerlerle gönüllü çeteler kurarak Türk hükümetine karşı eyleme geçtiler. Bu çatışmalar sırasında bir grup Ermeni hayatını kaybetti, bir bölümü Rusya'ya kaçtı, bazısı da Müslümanlığı kabul etti. 

Rusya'daki 1917 devrimi Ermenilerle Ruslar arasında yeni bir ilişkiler zinciri başlattı. Ermeniler, 1. Dünya Savaşı'nda Rusya tarafından işgal edilen Türk topraklarının Rusya'da kalmasını talep etti. Hemen arkasından bölünmüş üç cumhuriyet birleştirilerek Transkafkasya Birliği kuruldu, yeniden Türk-Ermeni tartışmaları gündeme geldi. Taşnakların Ermeni Cumhuriyeti Kars ilini, 18. yüzyılda Erivan kazasından gasp olunmuş toprakları vs. Ermenistan'a dahil etti. Bununla da yetinmeyip Gürcistan ve Azerbaycan'ın da bir bölümünde hak iddia ettiler. İngilizlerin Transkafkasya'yı işgali sırasında buraları da zorla topraklarına dahil etmek istemeleri üzerine uzun ve kanlı savaşlar çıktı. O sıralar bütün gücünü Rusya'yla arasındaki savaşa harcayan İngiltere'den de bekledigi desteği alamayan Ermenilerin bölgedeki nüfusu % 20'den fazla azaldı. 

1919 yılında İran'la anlaşması ve İstanbul'un işgaliyle Ortadoğu'daki durumunu sağlamlaştıran İngiltere Ermenilere karşı daha mesafeli davranmaya başladı. 1921 yılında St. Remo konferansında Batı Avrupa'dan ABD'ye devredilen Ermeni sorununda Amerikalılardan da beklediği desteği bulamayan, 1920 yılında Ankara hükümetinin Kilikya'ya gönderdiği orduyla köşeye sıkışıp barış imzalamak zorunda kalan Fransa'nın bölgeyi terk etmesiyle iyice yalnızlaşan Ermeniler, şovenist-ırkçı politikalarını yine de sürdürdüler. Öncelikle Rusya ve Ankara Hükümeti arasında gelişen dostluk ilişkilerini bozmaya çalışan Taşnaklar, aynı zamanda Türk hükümetinin batı bölgelerinde yeni açtığı cephelerde Ankara'ya karşı harekete geçti, İngilizlerden elde ettikleri silahlarla Doğu Anadolu'da Müslümanlara karşı soykırıma başladı, pek çok yerleşim bölgesini yakıp yıktı. Türkler de Karabekir ve Halil Paşanın birlikleriyle sert bir şekilde karşılık verdi. Bütün ordusu dağılan Ermenistan anlaşma yapmak zorunda kaldı ve işgal ettiği bütün topraklardan çekildi, bu günkü Türkiye Ermenistan sınırı çizildi.
 

**********

Yukarıda özet vermeye çalıştığım olaylardan da anlaşılacağı üzere, ortada bir "gerçek sorun" olsa çözüm bulmak kolay olacak. Asıl sorunumuz ise, "olmayan bir soruna çözüm üretememek"ten kaynaklanıyor. Batılı devletlerin iç politika malzemesi olarak kullandıkları Ermeni meselesi, politikacıların kendi ülkelerinde dahi alaya alınmalarına yol açmakta. Bu nedenle geçtiğimiz yıllarda Fransa'da kabul edilen karar tasarısının ardından Fransız tarihçi-yazar Jean-Michel Thibaux, ülkesini protesto için Türk vatandaşı olmak istediğini söylemişti. Bunun icin Amerikan senatosu televizyonların komedi şovlarına konu olmakta, basın kuruluşları basiretsiz ve tutarsız politikacılarını yerden yere vurmakta. 

Hal böyle ama, biz yine de Pontus ve Süryani meselelerinin de yakın zamanda karşımıza çıkarılması ihtimaline karşı hazırlıklı olalım...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder